Bir kuantum bilgisayarınız olduğunu ve onun dev ekranında geçmişte ve gelecekte herhangi bir anıya veya an’a gidip izleyebileceğinizi hayal edin. Geçmiş mutlu anılarınızı, çocukluğunuzda yaşadıklarınızı, iz bırakanları mı, yoksa ileride ki halinizi, yaşanacakları mı daha çok izlerdiniz?
Yaşadığımız anların çoğu, zihnimizde, geçmiş anılar ve geleceği düşünmekle geçiyor. Geleceğin belirsizliği de genelde biraz heyecan barındıran, bazen endişe verici hislerle çevriliyor bizi.
Neler olacağını bilmiyoruz.
Kimine göre ise hayatı yaşanabilir kılan tam da bu belirsizlikler.
Örneğin üç sene ya da on sene sonra neler yapacağımı, nasıl görüneceğimi büyük bir kesinlikle bilip yaşamak bana biraz korkutucu ve tekdüze geliyor. Geleceği bilmek vereceğimiz kararları, seçimleri etkiler miydi, bu da ayrı konu. Geçenlerde izlediğim bir webinarda bahsedilen bir ankete göre; geleceği, ne zaman ne yapacağını, nerede, kimle ve nasıl olacağını tam bir kesinlikle çoğunluğun bilmek istemediği ortaya çıkmış.
Hem gelecekte neler olacağını ölesiye merak ediyor ama yine de bununla gerçekten yüzleşmekten kaçıyoruz.
Bugün Devs isimli mini diziyi bitirdim. Alex Garland’ın Ex Machina ve 28 Gün Sonra filmleri gibi sorgulayan, düşündüren biraz kuantum felsefesiyle harmanladığı tartışmalı serisi. Biraz Matrix filmlerini de hatırlattı bana. Tam da West World’ün üç sezonu sonrasına denk gelmesi ile kafam daha mı karıştı, aydınlandım mı, bilmiyorum!.
Devs’de bir teknoloji milyarderi, ekibiyle, işte bu, geçmiş ve geleceği izleyebileceği bilgisayarı tasarlıyor. Küçük kızını kaybetmesi ve ona duyduğu özlem bu icadın çıkış noktası. Bilgisayar, evrendeki bütün verileri sisteme yükleyip geçmiş ve gelecek anları simülasyon olarak izletiyor. Belki biraz karışık ama heyecanlı giden seri, kader ve özgür irade kavramlarını sorguluyor. Diziye göre evren determinist yapıdadır; yani hayatta tesadüfi bir şey yok, herşey başka bir şeyin nedeni ve sonucu. Herşey baştan belli ve biz de yaptığımız seçimler ve kararlarla bizim için yazılan kodu gerçekleştiriyoruz. Sonu belli bir sistemde hepimiz kendine düşen rolü oynuyor ve hiçbir şekilde bu rolün dışına çıkamıyoruz. Gerçekten böyle mi? İrademizi kullanarak geleceği değiştiremez miyiz? Bu soruların cevabını en son bölümde izliyoruz.
Bu felsefeye göre yapılan eylemlerin sorumluluğunu da almak gereksiz. Yaptığımız şeyler bizim için yazılan bir planın parçası ve yaptığımız olası kötü şeylerin suçlusu biz değiliz. Çünkü öyle olması gerekiyor. Her halde dini temelde yüz yıllardır sorgulanan bir kavram kader.
Kaderimizi değiştirebilir miyiz? Ne kadar etki ederiz?
Alın yazısına inanmak zaman zaman insanı rahatlatan, gerçekten de bir kabulleniş ve teslim duygusu ile suçluluk duygusu ve üzüntümüzü azaltan bir inanç sistemi. Alex Garland’ın dizide kader kavramını aynı felsefede, kuantum mekaniğinde bilimsel bir zemine oturtarak kullanması çok şaşırtıcı geldi bana.
Yaşadığımız hayatın hızı ve anlamı da ayrı bir konu. Günümüzde telaş içinde yaşıyoruz. Hayat aylar, günler bazen teknoloji sayesinde saatler içinde değişebiliyor. Dizide bir bölümde 30.000 yıl öncesine ait bir kadın homo sapiensin hayatını izliyorlar: O dönemde Fransa’da bir mağarada yaşayan bu kadın, mağara resimleri yapmaktadır. Bu insanlar onlar, yüzler değil binlerce yıl aynı mağaralarda yaşamışlardır. Aynı mağarada beş bin yıl boyunca aynı tür resimler çizilmiştir. Şimdiki hızla kıyasladığımızda o kadar süre içinde nasıl hiç bir şey değişmemiş olabilir ki? İnsan gerçekten merak ediyor.
Covid salgını sayesinde hepimiz hayatımızın akışını bir anlamda sorguladık bu günlerde. Temel ihtiyaçlara yöneldik, öncelikle hayatta kalma dürtümüz ile yavaşladık. Gelecekle ilgili beklentiler ve senaryoları belki biraz farklılaştırdık. ‘Nasıl olsa herşey olacağına varır’ mantığı ile düşünsek bile, bu kayıtsızlığın bilinçli karar ve seçimlere etkisini gözardı etmeliyiz bana göre. Gerçekleştirdiğimiz eylemler geleceğimizi şekillendirecek. Bence de hayatı yaşamaya değer kılan şeyler belirsizlikler, sürprizler. Sadece merak edip endişelenmektense, belirsizliği kucaklayarak yaratacağımız güzel günler yaşamak ümidi ile..